Yıllar önceydi, Sevgili Ayşe Arman’ın bir yazısında;
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=12420179&yazarid=12)Okumuş, etkilenmiş ve gidilecekler, görülecekler listeme eklemiştim…Ve ilk defa annemle baş başa bir sabah kahvaltıya gitmiştik. Evet, baş başbaşaydık. Çünkü Rüzgâr o zamanlar vitamin ve mineral olarak damarlarımda dolaşıyordu. Henüz aramıza katılmamıştı…
Bahçe girişinden itibaren içeriye girdiğimiz anda, annemle aynı anda birbirimize baktık ve gülümsedik. Bu gülümsememizin ardında yatan şeyse, siparişlerimiz masaya geldiği anda dillendi… Benim yıllardır, hayalini kurduğum sahip olmak istediğim yer işte böyle bir yerdi… İtiraf etmeliyim ki birazcık kıskançlıkla, imrenmiş ve böylesine doğayla bütünleşmiş, şahsına münhasır bir ortam yarattıkları için sahiplerini tebrik etmiştim…
Bazı yerler, mekânlar vardır; manzarası, konsepti gerçekten istinaidir ama gelin görün ki yemeklerinde, işletmesinde ya da çalışanlarında bir olmamışlık bir yerlerinde bir eksiklik mutlaka vardır… Limon Cafe’ de ise yer, mekân, manzara, konsept, personel, işletmecilik, yemekler, kahvaltı, bahçelerindeki çiçeklerine kadar her şey istisnai ve mükemmel. Birbirinin aynı olmayan, birçok objenin bir arada olup bu kadar uyum içinde olduğu ender yerlerden biri burası…
İşte yine bir Pazar günü, hem de Eylül’ün son pazarı, Bodrum’da Sarı Yaz= Benim Bodrum vaktim ve Sevgili eşimin, sanki kalbimi okurmuşçasına, hadi Limon ‘a kahvaltıya gidelim demesiyle, güzel bir günün startını verdik. Sevgili eşim, oğlum ve ben Gümüşlük Limon Cafe’deyiz.
İşte yine bir Pazar günü, hem de Eylül’ün son pazarı, Bodrum’da Sarı Yaz= Benim Bodrum vaktim ve Sevgili eşimin, sanki kalbimi okurmuşçasına, hadi Limon ‘a kahvaltıya gidelim demesiyle, güzel bir günün startını verdik. Sevgili eşim, oğlum ve ben Gümüşlük Limon Cafe’deyiz.
Yazın, rezervasyonsuz neredeyse gidemeyeceğiniz bir yer haline gelmiş ve maalesef popülaritesi artmış olsa da, Bodrum’da benim için kahvaltının en iyi adresi Limon Cafe… Neyse ki sezonun son Pazar kahvaltısına yetişebildik, bugün son günleriydi…;) Ama üzülmedik. İşletmecisi Sevgili Candan hanımdan, kışın Gümüşlük’de belediyenin yakınlarında küçük bir esnaf lokantası açacaklarının müjdesini aldık. Kışın Bodrum’un merkezine göre bir hayli ıssız olan Gümüşlük’ de, yemek yemek için adres bulmanın zor olduğu ve en azından kendileri ve İstanbul’a dönmek istemeyen bazı çalışanları için böyle bir işe soyunduklarını söylediler. Konsept olarak, Limon'la alakası olmayacak, ev yemekleri yapan bir esnaf lokantası olacağını söyleseler de, Limonu aratmayacak sıcaklıkta, lezzetlerde yine kendine has bir mekân yaratacaklarına hiç şüphem yok…
Kışlık lokantalarının açılmasını, sabırsızlıkla bekleyeceğimiz Limon Cafe’ye. Bu yıl sadece iki defa gidebildik. İlki sezonun başında ılık bir bahar akşamüsttüsüydü . Canım Lale ablamla gitmiş, günbatımını kırmızı şarap ve harika peynir tabağı eşliğinde, hafif atıştıran yağmur altında izlemeye çalışmıştık. Zira, Rüzgâr artık damarlarımda vitamin ve mineral olmaktan çıkmış, koşmaya bile başlamıştı ve o gün bizimleydi. Bize pek bir rahat vermemiş olsa da, benim için kendisi gibi muhabbeti de kıymetli Lale ablamla, ucundan kıyısından muhabbetimizi yapmıştık… Çocukla o vakitte gidilecek bir mekân olduğu tartışılabilir olsada buna değerdi…
Eğer Bodrum’daysanız; Sevgilinlzle, ailenizle, arkadaşlarınızla , misafirlerinizle,her seferinde sizi mahcup etmeyeceklerini bilerek gidebileceğiniz… Ve her gidişinizde, bir önceki lezzet ve sunumlarını aratmayan, aaa biz olduk diyip bu popülerlikle fabrikasyona dönüp işin kolayına kaçmayan, işlerini ilk gün ki tazelikte ve aşkla yapan, anane evi sıcaklığında ama bir o kadar da romantizim kokan bir mekan.
Limon yıllardır, yerli-yabancı birçok seyahat dergilerinde ve köşe yazılarında anlatılıp yere göğe sığdırılamasa da, mutlaka gidilip, yaşandıktan sonra tadına varılabilecek bir yer…
İşletmecileri, Candan Hanım ve Rıza Bey başta olmak üzere, Ayşe Arman’ın değimiyle çalışanlarının neredeyse hepsi büyükşehir kaçağı...
Ve Limon Cafaden kareler…
Özgür Talay (Servis)
İstanbul sonrası Limon'da çalışmayı şöyle anlatıyor: “Derin bir nefes, kocaman bir tebessüm! Fesleğenlerimizi yemesinler diye kovaladığımız inekler, rengârenk boyadığımız saksılar, güneşte beklettiğimiz likörler, binlerce yıldız, ateşböcekleri, Kral Yolu, dünyanın en güzel kahvaltısı, “Biraz daha Votka Limonata?”, fonda Leonard Cohen, günbatımı, gündoğumu...”
otlu omlet |
kendimce sempatikleştirmeye çalıştığım Rüzgar'ın kahvaltı tabağı yemediii...yemediiii...:( |
Ve kahvaltıdan kaçış, her zaman doğayı keşfetmek önceliği olacak sanırım |
bayıldım buna, bir zamanlar mandalina güzeliydi sanırım |
bilmeyenlere duyrulur... |
Buda kahvaltıya gelen davetsiz misafirimiz..
bu masa bienimmm olsun mu annee, olsun oğlum benimde alıp eve gidesim geldi ;) |